Biyografi,  Muhammet Karagöz

Türkiye’nin havacılık serüveni

“Ona kapıyı ver, üstüne çıkar, onu da uçurur.”

Kalkış için lütfen kemerlerinizi bağlayın, Anadolu Kartalı Vecihi Hürkuş ’un soluksuz okuyacağınız hayatına dair bir gözlem uçuşu yapalım.

Kimdi Vecihi Bey? Vecihi Bey’i anlatmaya başladığımız zaman aslında Türk havacılığını, Türk havacılık tarihini anlatmış oluyoruz. En azından köşe taşlarını görüp, onları konuşmuş oluyoruz. Vecihi Hürkuş’u tanımlamak için birkaç sözcükten yararlanmak yeterli olmuyor. Örneğin ona bir makinist diyebiliriz, savaş pilotu diyebiliriz, ticari pilot diyebiliriz, test pilotudur da diyebiliriz. Kendi uçaklarının test uçuşunu yine kendisi yapardı.

Vecihi Hürkuş İstanbul, Arnavutköy Akıntıburnu’ndaki yalıda Rumların haçı suya attıkları gün olan 6 Ocak 1896’da doğdu. Babası İstanbullu bir aileden Gümrük Müfettişi Faham Bey, annesi Zeliha Niyir Hanım’dır. Üç yaşında iken babası ölmüş, çok genç yaşında dul kalan annesi üç küçük çocukla birlikte kayınbiraderi, Harbiye’de eskrim ve resim hocası olan, Şükrü Bey’in yanına sığınmıştır. Sonra da annesi ve kardeşleriyle Üsküdar’a yerleşmişler. Üç kardeşin ortancası olan Vecihi çok canlı ve hareketli bir çocuktu. İlkokulu Bebek’te okudu. Üsküdar’da  Füyuzati Osmaniye Rüştiyesi ve Üsküdar Paşakapısı İdadisi’nden sonra sanata olan ilgisinden Tophane Sanat Okulu’na geçti. 1912’de Balkan Harbi’ne eniştesi  Kurmay Albay Kemal Bey’in yanında gönüllü olarak katıldı. Balkan Harbi sonrasında Beykoz Serviburun’daki esir kampına kumandan oldu. Tayyareci olmak için çabalıyordu. 1.Dünya Savaşı’na girerken yaşı küçük olduğundan Bağdat cephesine makinist olarak gönderildi. Orada bir uçak kazasında yaralanarak İstanbul’a geri döndü.  İyileştiğinde, yaşı tutuyordu, Yeşilköy’deki Tayyare Mektebi’ne girerek Pilot Astsubay olarak  mezun oldu. 15 Kasım 1916 tarihinde tayyarecilik tahsilini bitirerek pilot diplomasını aldı.

1917 sonbaharında Kafkas Cephesi’ne, 7. Tayyare Bölüğü’ne atandı. 7. Tayyare Bölüğü’nde Ruslara karşı harekata katılan Vecihi Bey keşif ve bombardıman uçuşlarını başarıyla yapmış ve bu arada girdiği bir hava muharebesinde bir Rus uçağını indirmiştir. Bununla birlikte uçak düşüren ilk Türk tayyarecisi oldu. 8 Ekim 1917 günü bir hava savaşında yaralanarak düşünce, uçağını yakarak Rus’lara esir oldu. Azeri Türklerinin yardımı ile İran üzerinden yüzerek kaçtı.

’Kim okur, kim dinler, varak-ı mihri vefayı?

  Huzur içinde yuvama kavuşmuştum.’’

Kafkas Cephesi’nin sonlarında İstanbul’a gelmişti. Başkent İstanbul Hava Müdafaa Bölüğü’ne tayin oldu. İstanbul işgal edilince esaretten dönen askerlerin arasında gizlice Harem’den kalkan bir gemiyle Mudanya’ya, Bursa’ya ve Eskişehir’e giderek Kurtuluş Savaşı’na katılmıştır. Kurtuluş Savaşı’na katılan Vecihi Bey, özellikle İnönü ve Sakarya savaşı sırasında çok başarılı keşif ve destek uçuşları yaptığı gibi bir Yunan uçağını da indirmiştir. Kurtuluş Savaşı’nın ilk ve son uçuşunu yapan, İzmir / Seydiköy Hava Meydanı’nı işgal eden tayyareci olmuş, TBMM’den üç defa takdirname alarak kırmızı şeritli istiklal Madalyası kazanmıştır. Ayrıca üç takdirname verilen tek kişidir.

Savaşta çekilen yoklukların giderilmesi amacıyla havacılığı millileştirme düşünceleri başlayan Vecihi Hürkuş Edirne’ye yanlışlıkla inen bir yolcu tayyaresini almaya memur edilmiş. Hizmet karşılığı bu uçağa adının verilmesi, 1919’dan beri uçak projeleri yapan Hürkuş’ta uçak inşa etme düşüncesini yeniden canlandırmıştır.

Ganimet olarak Yunanlılardan ellerine geçen pek çok motordan yararlanarak projesini hazırlayıp ilk uçağı Vecihi K-VI’yı imal etmiştir. Teknik heyetten birinin “Vecihi, biz sana bu lisansı veremeyiz; uçağına güveniyorsan atla, uç, bizi de kurtar” sözü üzerine Hürkuş, 28 Ocak 1925’de yaptığı uçağı Vecihi K-VI ile ilk uçuşunu yapar. Ancak ödül yerine onu ceza beklemektedir. İzin almadan uçtuğu için (İzin verecek merci olmadığı için, izinsiz havalanmış) cezalandırılınca istifa ederek hava kuvvetlerinden ayrılıp Namık Kemal’in şu mısralarıyla Ankara’ya gider ve kurulmakta olan Türk Tayyare Cemiyeti’ne (T.T.C.) katılır:

‘’Felek her türlü esbabı cefasın toplasın gelsin.

  Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten.’’      

Gazi Mustafa Kemal’in “istikbal göklerdedir…” yönergesiyle havacı bir kuşak yetiştirmek için kurulan Türk Tayyare Cemiyeti, halkın bağışları ile yaşayan bir kuruluş olacaktı. Bunun için bir okul açmak, milli bir hava sanayi kurmak amacındaydı. Hürkuş yaptığı uçağını geri alıp T.T.C.’nin bağış toplama faaliyetlerinde kullanarak halka havacılık sevgisini aşılamak istiyordu ama uçağını geri almayı başaramadı. Bağış toplamak için bir madalya tüzüğü hazırlandı. Bağışa göre bronz, gümüş, altın ve elmaslı madalya verilecek, 10.000 TL bağışlayanın adı da alınacak uçağa ad olarak verilecekti. Türk Tayyare Cemiyetine ilk yardım Ceyhan ilçesinden gelmiş, 10.000 TL telgrafla bağışlanmış, alınan ilk uçağa da Ceyhan adı verilmiştir. (Hürkuş’un uçakla yurtiçi bağış gezileri de bu uçakla başlamıştır.)

19 Ekim 1925’de Tayyare Cemiyeti  Yönetim Kurulu istifa etmiş, cemiyetin tasarı ve projeleri suya düşmüş, elindeki tayyare, vasıta ve elemanları hava kuvvetlerine verilerek havacılıkla ilgisi kesilmiş oluyordu.(Hürkuş hava kuvvetlerinde tekrar görev alması istenince istifa etmiştir)

1930 yılı Sanayi Kongresi Ankara’da toplanmış, Halkevi’nde de Yerli Mallar Sergisi açılmıştır. Hürkuş burada yerli malı uçaklarının resim ve maketleri ile üstten kanatlı kapalı kabinli Vecihi K-XI tipi uçak modelinin minyatürünü sergiler ve büyük ilgi görür. Kurum da boş durmaz ve yeni uçak modelleri tasarlamaya devam eder.

1930 yılı yıllık iznini iki ay ücretsiz olarak uzatıp Kadıköy’de bir keresteci dükkanını kiralayarak üç ay içinde ilk Türk sivil uçağını, aslında ikinci uçağı Vecihi K-XIV uçağını, inşa etmiştir. İlk uçuşunu 16 Eylül 1930’da Kadıköy Fikirtepe’de büyük bir kalabalık ve basın topluluğu karşısında yapmıştır. Uçak iki kişilik, tek motorlu, spor ve eğitim uçağıdır. Uçağı ile birlikte uçarak Ankara’ya dönmüş, Ankara üzerinde bir gösteri yapmış, Başbakan İsmet İnönü ve bazı komutanlar tarafından uçağı incelenerek tebrik edilmiştir. Uçabilirlik sertifikası verilmesi için İktisat Bakanlığı’na müracaat ederek müsaade istemiştir.

Gezileri sırasında gençlikte oluşturduğu uçma sevgisi ile bir havacılık okulu açmayı düşünür. 21 Nisan 1932’de ilk Türk Sivil Havacılık Okulu’nu kurar. Okulun gayesi Türk gençliğini havacılığa alıştırmak, tayyareci kuşaklar yetiştirerek Türkiye Cumhuriyeti hava ordusunun yedek gücü olmaktı. Vecihi Sivil Tayyare Okulu parasal sorunlardan ve yetiştirdiği öğrencilerin diplomalarına denklik verdirememiş olmasından kapanmıştır

Türk Hava Kurumu, 1937 sonbaharında mühendislik eğitimi için Hürkuş’u Almanya’ya gönderir. Vecihi Hürkuş Weimar Mühendislik Mektebine ihtisas sınıfından başlatılmış, bir buçuk yıl sonra da mezun olmuş ve 27 Şubat 1939’da Tayyare Makine Mühendisliği diplomasını almıştır. Türkiye’ye döndüğünde Bayındırlık Bakanlığına başvurarak “Tayyare Mühendisliği Ruhsatnamesini” almak istedi ancak yetkililer “iki yılda mühendis olunmaz” diye bir gerekçe ile kabul etmemişlerdir.

Havacılıktan uzun bir ayrılıktan sonra 1947’de Kanatlılar Birliği’ni kurdu. Gençlerin büyük ilgi gösterdiği bir kuruluş oldu. Büyük çoğunluğu üniversite öğrencileri olan Kanatlılar Birliği fazla yaşayamadı.

29 Kasım 1954’de Hürkuş Hava Yolları’nı kurdu. Türk Hava Yolları’nın seferden kaldırdığı uçaklardan sekiz tayyare, Ziraat Bankası’ndan kredi ile satın alınmıştı. Bir takım güçlüklerle uğraşarak hava yollarının sefer yapmadığı yerlere seferler koyarak izin vermediklerinde gazete taşıyarak çalışmak istedi. Kazalar, kaçırılmalar, sabotajlar sonunda Hürkuş Hava Yolları’nın uçakları uçuştan men edildi. Buna rağmen uslanmadı. Elinde kalan son uçağını (TC-ERK) da Maden Tetkik Arama Enstitüsü’nün emrinde kullanarak Güney Doğu Anadolu’da toryum, uranyum ve fosfat arayarak zor doğa koşullarında çalıştı.

Hayatının sonlarında çok sıkıntı çekmiş, borçlandırılmış, uçamayacak duruma düşürülen uçaklarının sigorta giderleri ve bunların faizleri borcuna eklenmiş, icra takipleri ve davalar nedeni ile vatana hizmet tertibinden kendisine bağlanan çok yetersiz maaşına bile haciz konmuştur. Ankara’da anılarını yazarken beyin kanamasından komaya girmiştir. Gözleri ve kalbi göklerde olan Vecihi Hürkuş, insanların Ay’a ayak basmak üzere uçtuğu gün olan 16 Temmuz 1969 tarihinde Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastanesi’nde vefat etmiştir. Ankara’da Cebeci Asri Mezarlığı’nda defnedildi.

Sonuç olarak Vecihi Hürkuş’ u birkaç kelimeyle veya birkaç cümleyle anlatmak mümkün değil. Anlatmaya kalktığımız zaman ise ortaya bir tarih, bir ömür çıkıyor. Vecihi Bey’i bilenler herhalde kabul ederler ki Vecihi Bey’i anlatan en iyi iki sözcük “Vecihi HÜRKUŞ” tur. Yalnızca o sözcüklerin içerdiği anlamlar Vecihi Bey’i anlatabilir yoksa tanımlamalarla bunu başarmak çok zor.

Vecihi Hürkuş’ tan bihaber olan bizlere;

Bizim çabamız geçmişte kalan bir olayı hatırlatıp da nostalji yaratmak değil bir enerji ortaya çıkarmak. Günümüzde çok basit olaylar karşısında “şevkim kırıldı” sözcüğü kullanılır ancak bu şevk denilen şey kırılacak bir şey olsaydı Vecihi Bey’in şevki yüz binlerce defa kırılırdı. Bugün bir genç kardeşim bir Türk’ ün 1920’li yıllarda uçak yaptığını bilmiyorsa günümüzde de “ben uçak yapacağım” diye bir idealinin olması çok zor. Oysa bunlar bizim 1925’lerde başardığımız şeyler, niçin bu başarıdan ileri gitmek istemiyoruz?

Tarihimizi bilmezsek, milâdımızı da bilmeyiz. Yani dünü bilmiyorsak, yarını hiç bilemeyiz. Dünü ve önceki günü bilmediğimiz zaman, ileriye yönelik bir bakış açısı oluşturabilecek derinliğimiz olmaz. Biz de kendimizi, geçmişimizi bilmezsek gelecekte neler yapabileceğimizi kestiremeyiz.

Yüksel Marşı

Yüksel yerler sana dar… Yüksel zafer göktedir

Yürümek sürünmekten başka ne? Davran, yüksel

Yükselirken ufuklar yırtılsın, gökleri del

Çelikten kanatların düşmana olsun engel

Boralarla boy ölçüp, göğe ‘’Var ol’’ dedirt

Yaya kalsın yanında yıldırım,tufanla yel

Yürümek sürünmektir sana, yakışmaz.Yüksel

Yüksel yerler sana dar…Yüksel zafer göktedir.

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir