Ahmet Basri KARAKUŞ,  Film

Köprü Filmi İncelemesi

Filmin başrollerinde Kadir İnanır, Necla Nazır, Fikret Hakan yer alıyor. Film 1 saat 14 dakikalık süresi ile bir dizi bölümü uzunluğunda. 

   Filmde Kadir İnanır’ın oynadığı Ahmet karakteri küçük yaşta, hasta annesini hastaneye ulaştırmak için fırtınalı havada Fırat nehrinden sal ile geçerken annesi suya düşer ve bir daha bulunamaz. Ona sal süren adam sahip çıkar, büyütür okutur. Ahmet Ankara’ya gidip mühendis olarak geri döner. Herkes ilk başta Ahmet’i çok sıcak karşılasa da Ahmet Fırat üstüne bir köprü yapmak istediğini söylediğinde şaşkına dönerler. Aile salcılık ile geçinmektedir ve Fırat üstüne yapılacak bir köprü onların ekmeklerini ellerinden alacaktır. Filmimiz Ahmet’in köprüyü inşa çabası ile köylünün buna gösterdiği direnci anlatmaktadır. 

   Film köylünün tepkilerini ve davranışlarını karikatürize ve biraz abartılı aktarsa da verilen mesajlar çok sade ve anlaşılır.

1. Anadolu’da zamanında gerçekten en çok ihtiyacı olan hizmeti dahi alamamış ve bu sebeple büyük mağduriyetler yaşamış birçok köy var.

2. Alışageldiği yaşam standartlarını değiştirmekten ölesiye korkan insanlar ilerde kendilerine yarar sağlayacak olsa dahi yeniliklere direnç gösterebilirler.

   Film 1’inci meseleyi yüzeysel olarak ele alıyor. Şöyle ki: Fırat’tan karşıya geçmeye çalışan insanlar canlarından olabiliyorken Ahmet büyüyüp mühendis olarak köyüne dönene kadar köye bu sorun için bir hizmet götürülmüyor.

   İkinci mesele ise filmin esas dramasını oluşturan şey. Ahmet’in içinde büyüdüğü aile, Ahmet onların ekmek kapılarını elinden alacak diye çok içerliyor ve ona sırt çeviriyor. Hatta Ahmet’in âşık olduğu evin kızı Zeynep bile “Bu köprü bizden, ailenden önemli mi? Neden bu kadar ısrar ediyorsun?” diye Ahmet’e sitem ediyor. Ahmet’in Ankara’dan dönüşünde onu büyük coşku ile karşılayan köylüler; köprü inşaatı için evleri yıkıldıkça, tarlaları istimlak edildikçe mızmızlanmaya, Ahmet’in işine köstek olmaya başlıyorlar.

   Bu inşaata en çok da ona sahip çıkan adamın öz oğlu olan ve babası yaşlandığı için evin geçiminden sorumlu abisi düşman kesiliyor. Filmin sonuna kadar bu ikilinin çatışmasını izliyoruz. Abisi işi abartıp köprüyü bombalasa bile Ahmet yılmıyor ve filmin sonunda onun da kalbini kazanıyor. 

   Yani kısacası Ahmet’in abisi köprü yapılırsa yıllardır yaptığı salcılık işini dolayısıyla ailesinin maişetini kaybedeceğini düşünüyor, başka bir iş yapmayı yahut köprünün getireceği istihdam alanlarından faydalanmayı düşünmüyor. Böyle geldik böyle gideceğiz kafasında bir tutum sergiliyor. Kendi kısıtlı menfaati için kamunun ve de gelecek neslin menfaatini göz ardı ediyor. Bu uğurda karşı tarafın emeğini yok etmekten çekinmiyor. Çevresini de örgütlüyor Ahmet’in toplumdan soyutlanmasına yol açıyor. Peki, bu tavrın sebebi nedir?

  Elbette Sadece Türk köylüsüne atfedilemeyecek bu tavır gelişmenin önünde bir köstek olarak tüm dünya tarihinde süregelmiştir. Konfor alanlarından çıkmak istemeyen ve hayatındaki en ufak değişiklikte gök kubbe başına yıkılacakmış gibi davranan kişiler ve toplumlar değişmez bir motif olarak hep karşımıza çıkmışlardır. Basireti açık, aydın ilim adamları cahil yöneticiler tarafından; adil ve dürüst liderler bağnaz halklar tarafından hep durdurulmuşlardır. Medeniyetimizi bir adım daha ileriye taşıyabilmek adına hem kendi hayatımızda hem de içinde yaşadığımız toplulukta bu tavırdan sakınmalı, ilerlemenin ve aydınlanmanın hep yanında olmalıyız. İşte belki o zaman bizden öncekilerin yaşadığı acılardan ders çıkarır ve tekerrür eden tarihin ıstırabından kurtulabiliriz.

İncelemenin video haline buradan ulaşabilirsiniz.

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir