Deneme,  Yasin SEMERCİ

Beynin ödül mekanizması ve zevk devreleri

İnsanın en büyük muammalarından biri beyindir. Son yıllarda gittikçe popülerleşen sinirbilim (Neuroscience) bu karmaşık yapıyı açıklamayı hedefliyor. Beynin sırlarına vakıf olmak yaşama sanatına katkıda bulunacağı için çok kıymetlidir. Yaşama sanatınıza katkıda bulunmak için bu bilgileri sizlerle paylaşmalıyız.

İnsan bir işi neden yapar? Her işi yaparken ana motivasyonu nedir? Bunu iki cevabı vardır: Ya bir şeylere ihtiyaç duyar. Ya da bu işi yaptıktan sonra kazanacağı ödül için yapar. İhtiyaçlardan söz etmeye gerek yok. İhtiyaçlar zaten sizden istediğini alır. Uykunuz gelince uyumaya, karnınız acıkınca sizi yemeye zorlar.

Beynin farklı bölgeleri farklı işlevler üstlenir. Bu görev ve yapı dağılımlarına göre loblara ayrılmıştır. Bu videoyu beynin ödül sistemini merkeze alarak kurgulayacağım. Bu sistemi anlarsak ödülü, bağımlılığı, alışkanlığı anlamış oluruz. Şimdi gelin beyne göz atalım. Beyin gerek yapısı gerekse yapıtaşları olan hücreleri ile birlikte çok farklı bir organ. Organlarımızın çoğu gelişimini belli bir yaştan sonra bitirse de inanılmaz dinamik olan beyin her saniye değişmekte, farklı bağlantılar kurmaktadır.

Frontal lob; akıl yürütme, problem çözme, plan yapma, gibi entelektüel işlevler için kullanılır. Bu bölge kısaca bizim doğru karar vermemizi ve kendimizi denetlememizi sağlar. Bir nevi polis görevini üstlenir.

İşte olayın döndüğü yer, Mezolimbik devre. Namı diğer ödül devresi. Ventral tegmental alanda bulunan nöronlardan salgılanan dopamin, nucleus accumbens ile iletişime geçer ve zevk dediğimiz duyguyu hissederiz ve frontal lobdaki bütün dertlerden kısa süreliğine uzaklaşırız. Zira frontal lobda problemler vardır, sürekli çıkış yolları düşünülmektedir. İlerideki sınavı ne yapacağım, evin kirasını nasıl vereceğim, maaşım yattı mı?.. Bu sıkıntılardan kurtarma görevini ise dopamin üstlenir.

Dopamin etkisini anladık. Haz almamızı sağlıyor. Peki bu hazlar nelerdir? Kısaca: hoşumuza giden her şeydir. Çok sevdiğiniz bir yemeği yemek, dostlarınızla muhabbet etmek, bir sınavdan iyi notlar almak gibi. Aslında bütün olaylar aynı devreyi aktive etmektedir. Bunlar tabii ki sıradan örnekler. Patoloji olarak adlandırdığımız sosyal hayatımızı bitirme noktasına getiren eroin, sigara, alkol, sosyal medya, mastürbasyon gibi bağımlılıklara da sebebiyet verir. Bu sistemlerin keşfinden önce eroin eroin olduğu için bağımlılık yapar gibi bir anlayış vardı.

1970’li yıllarda Bruce Alexander’ın yaptığı fare kapanı deneyi bu anlayışları kökünden değiştirdi. Bruce Alexander 2 deney tasarladı. Uyuşturucu maddelerin bağımlılık yaptığı sonucunu veren diğer deneylerdeki mantık hatasını aşmak amacıyla hazırlanmış bir deneydir. Deney şöyle yapılır: Araştırmalarda kafesteki fareye biri kokainli biri saf olmak üzere iki farklı su sunulur. Başlarda iki suyu da içen fare zamanla kokainli suyu tercih etmekte ve nitekim bağımlı olmakta, sonunda da aşırı doz sebebiyle ölmektedir. Ancak Bruce Alexander bağımlılığın gerçekten maddeden dolayı mı yoksa başka nedenlerden mi kaynaklandığını merak eder ve değişkenleri artırır. İlk deneyde farenin kokainli su dışında kendine eğlence yaratabileceği bir alanı yoktur adeta hapis hayatındadır. Bunun üzerine bruce alexander içinde tekerlekler, tüneller, güzel fare yemekleri, toplar olan büyük bir fare parkı/cenneti hazırlar. ve gene biri kokainli biri saf olmak üzere iki şişe su verir. Sonuç hemen değişir. Fare cennetinde yaşayan farelerin çoğu kokainli suyu tercih etmezler veya nadiren içerler ve hiçbiri ölmez.
Değişkenler arttıkça bizim olaya bakış açımız da değişti. Demek ki en başta bahsettiğimiz ödül mekanizmasını herhangi bir şekilde uyarmak bizim beynimiz için yeterlidir. Bunun hangi yolla olduğu onu hiç alakadar etmez. Şöyle bir itiraz da gelebilir: Bu deney fareler üzerinde yapıldı insanlar üzerinde etkili değildir. Buna şöyle bir yanıt verilebilir: Bu deney dolaylı olarak Vietnam Savaşı’nda zaten insanlar üzerinde denenmiş
Vietnam Savaşı’na katılan ABD’li askerlerin %20’si eroin bağımlısıymış. Amerikan halkı savaş bittikten sonra binlerce eroin bağımlısı Amerika sokaklarında gezeceği için çok endişelenmiş. Fakat durum hiç beklenildiği gibi olmamış. Eroin bağımlısı askerlerin %95’i herhangi bir rehabilitasyon görmeden, tedavi görmeden bağımlılıklarından vazgeçmişler. Vietnam’da ölüm riski çok yüksek olduğu için askerler eroin kullanarak bundan bir kaçış noktası yarattılar. Fakat yuvalarına döndüklerinde sevdikleriyle beraber oldukları için buna ihtiyaç kalmadı. Vietnam’ı birinci deneye, yuvalarını ise ikinci deneye yani fare parkına benzetebiliriz. Günümüzde ise ‘DİJİTAL VİETNAM’ı yaşıyoruz. Araştırmalar gösteriyor ki facebook, twitter gibi sosyal medyadan gelen herhangi bir bildirim, insanlarla sosyalleştiğimizden çok daha fazla mutlu ediyor.

Bahsettiğimiz her şey tamamen hazza dayalı. Fakat her güzel şey gibi bu hazların da sonu gelir. En sevdiğimiz yemeği üç öğün yersek bıkkınlık verir. Maddelere karşı da tolerans geliştiririz. Her kullandığımızda daha fazla ihtiyaç duyarız ve dozu yükseltmek zorunda kalırız. Ve bunun asla sonu gelmez. En tehlikeli maddeler birden zevk verip birden bu zevki geri alanlardır.

Peki ne yapmalı? Bir şeye bağımlı olmamanın en kolay yolu o şeyi denememektir. Bu denememe yolunu da bizi doğru programlamaya çalışan frontal lobumuz sağlar fakat frontal lobumuz üniversite çağlarında olgunluğa erer. Kötü alışkanlıkların çoğunun lise yıllarında kazanılmasının sebebi budur çünkü dur komutunu beyin vermez ve tecrübesi az olmadığı için daha önce madde kullanmış insanların durumlarını da anlamaz. Bu tür alışkanlıklardan gençleri korumanın en güzel yollarından biri, ailelerin bu sistemleri öğrenip güzel bir şekilde gençlere açıklamalarıdır. Aynı zamanda bu sistemleri öğrendikten sonra gençlerin oturmuş bir karakter yapısına sahip olması için ailelerin iyi bir eğitim vermesi şarttır. Buradaki ana amaç bu sistemlerin doğru kurgulanmasını öğretmektir. Bu devreyi doğru programlarsak, gözümüzde kötü bir işlevden çıkıp bir ana motivasyon kaynağına dönüşür.

Düşünce deneyiyle bunu test edelim. Önünüzde önemli bir sınav var ve bu sınav uzun bir çalışma dönemi istiyor. Bu sınavın sonucu sizi mutlu edecek ve hayatınızda önemli bir katkısı olacak. Sınava güzel bir şekilde çalıştınız, sınava girdiniz, çok güzel geçti ve gün geldi sonuçlar açıklandı. Yüksek not aldığınız açıklandığında inanılmaz bir şekilde beyniniz bu sistemi uyaracak, dopamin salgılayacak. Dopamin sayesinde çok mutlu hissedeceksiniz. Fakat diğer tarafta hiçbir emek istemeyip aynı dopamini salgılayacak aktiviteler de vardır. Bir sigara yakmak, mastürbasyon yapmak gibi…
Hedonist tarafımız en kısa yolu tercih etmek isteyecektir. Fakat irademizle bunu disiplin altına koymayı başarırsak hem sınavdan iyi not almış, hem de sürdürülebilir keyfe sahip olmuş olacağız. Yani uzun işin kısası sistemi değiştirme şansımız olmadığı için ödülü değiştirmeliyiz.

Bu konu hakkında size bazı tavsiyelerimiz olacak. Bu videoyu not alarak izleyin ve iyice öğrenin. Arkadaş çevrenizi iyi seçin çünkü çevrenize benzeyeceksiniz. Kötü arkadaş çevresinde sosyal domine olmanın yolunu kötü alışkanlıklarda bulacaksınız. Ödülü değiştirin mesela spor yapın, sigara gibi alışkanlıklarda bulduğunuz tatmini sporda ilerlemeyle elde edin.
Son olarak şunu unutmayalım:
“En büyük haz ertelenen veya tercih edilendir”

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir